1 Şubat 2011 Salı

Pure Blonde Beer ve Mercedes. Reklam klişe tanımaz, reklamda deniz bitmez.

Keyif, saf, doğal, sade vs vs. Uzun yıllardır reklamlarda kullanılan ve kirletilen klişe sözcükler. O kadar ki artık reklamcılar bize bu kelimeleri kullanarak iş yapmaktan çekiniyor.

Ama işte reklamcılık tam da burada devreye giriyor. Klişelere meydan okuma sanatı olan reklamcılık, klişelere meydan okumanın kendisi klişe hale geldiğinde de buna meydan okuyabilmeli, çok çiğnenmiş kavramları kullanmaktan çekinmemeli.
Çünkü reklamcılık “ne” sanatı olduğundan çok “nasıl” sanatıdır.

Aşağıdaki birbirinden çok ayrıı kategoriden iki iş nasıl klişelerin ters yüz edilebildiği ve çok çiğnenmiş kavramların bile taze bir bakış açısınla yeniden ele alınabileceğine örnekler.

İlk kahraman kavramımız “Saflık”.
Saf deyince aklınıza ne geliyor, su, kişisel bakım, gıda, vs gibi hassas, narin ve “vücudumuza yakın” kategoriler değil mi?
Pek tabii ki çok sıkıcı doğa, şelale, orman, yumuşaklık, kuş tüyü görselleri vs de akla gelen görseller.
Peki bira aklınıza geliyor mu? Bağdaştıramadınız mı?

Pure Blonde Beer saflık gibi sıkıcı ve klişe kavramı, ona hiç de uygun olmayan bira hedef kitlesine bakın nasıl anlatmış.



Bira içen maço erkek kitle pek de öyle narin bir kitle değildir, öle saflık maflık da anlamaz, harbi olanı sever.
Ama harbi olan saf olan, saf olması gereken şeklinde yorumlanırsa iş değişir.
Bu kitle belki kendi hayatları, etrafları konusunda saf lığa düşkün olmayabilir ama iş keyfin saflığına gelince ona kimse karşı duramaz.

İşte Pure Blond Beer’da buradan yola çıkıyor, “saflık” gibi bir kavramı, hedef kitlenin kaba saba profilini çok net yansıtan çok “harbi” bir hedef kitle kişileştirmesiyle bir araya getiriyor ve anlatıyor.
Adeta reklamdaki tipolijerin kabalığı reklamın sonundaki saflığı destekliyor ve anlamlı hale getiriyor. Sonuçta hedef kitle reklamda saf bira faydasını kendi gerçeği içinde anlamlı bir şekilde görebiliyor.

İkinci örnek kavramımız ise “Doğallık” ya da “Sadelik”.
‘Wellness’ trendiyle patlayan bu kavram da akla hemen sıkıcı doğa görselleri, basit yaşamaya güzellemeler, kaçış duygusunun altını çizen imgeler göz önünde getiriyor.
Peki otomobili gözünüzün önüne getiryor mu? Muhtemelen hayır.

Bakın Mercedes doğallık ve sadelikle otomobil kavramlarını nasıl terş köşe bir anlayışla bir araya getirmiş



Otomobil reklamı deyince geniş açı planlar içinde ufka doğru süzüleni bol teknik özellik güzellemesi yapan klişe reklamlar akla geliyor. Ama Mercedes reklamı konuya bambaşka bir yerden yaklaşıyor.

Her şeyden vazgeçmiş doğaya dönmüş özünü bulup dinginleşmiş bir adamın Mercedes otomobili görünce vazgeçmesini, inzivadan çıkıp oyuna geri dönmesini anlatan film, aslında hedef kitlenin içinde hissettiği materyalizme önem verişten gelen rahatsızlık,suçluluk duygusu, ve “bırakıp gidecem buraları, bodruma yerleşicem abi” şekilnde özetleyebileceğimiz “kaçış” iç görüsüne sesleniyor.

Ancak tabii ki bu içgörüye hak veren şekilde değil bu içgörüyü boşa çıkaracak bir şekilde. Bunu yaparken de “doğallık”, “doğaya dönüş “kavramıyla dalgasını geçiyor, ters yüz ediyor ve hedef kitleye “hayat kısa tadını çıkar” ve “boş ver” diyor. Adeta hedef kitlemizi yaşam tercihini onaylıyor ve olumluyor ve “senin gibi düşünen insanlar var” diyerek “aidiyet” hissiyle kutsuyor. Sonuçta bu reklam da klişe bir kavramın taptaze ufuklar açabileceğini göstermiş oluyor.

Son söz, reklam “bitti” kelimesini kabul etmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder